Alkolsüz bir toplum, nesillerin ve kültürün korunması için atılacak en büyük adımdır
14.08.2025
Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Toker Ergüder ile gerçekleştirdiğimiz bu kapsamlı röportajda; alkol bağımlılığının küresel ve yerel boyutlarını, risk gruplarını, politika önerilerini ve toplumsal dönüşümün nasıl sağlanabileceği konularını bilimsel veriler ışığında mercek altına aldık. Prof. Dr. Ergüder, “Alkolün olmadığı bir toplumun hayali, yalnızca yasaklarla değil; ailede başlayan değer eğitimi, okulda gelişen farkındalık ve toplumda güçlenen sosyal destekle gerçeğe dönüşebilir” diyor.
Alkol bağımlılığı, günümüzde yalnızca bireysel sağlığı değil, toplumun genel refahını ve sosyal dokusunu da derinden etkileyen çok boyutlu bir halk sağlığı sorunu. Dünya Sağlık Örgütünün verileri, her yıl milyonlarca insanın alkole bağlı nedenlerle hayatını kaybettiğini ve bu ölümlerin önemli bir kısmının üretken çağdaki bireylerde görüldüğünü ortaya koyuyor. Alkolün yol açtığı sağlık sorunları, ekonomik kayıplar ve sosyal etkiler, bu konunun acilen ele alınması gerektiğini gözler önüne seriyor.
RAKAMLARLA ALKOL KULLANIMI
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) nezdindeki deneyiminiz ışığında sorarsak: Alkol bağımlılığı günümüzde halk sağlığı açısından ne düzeyde bir tehdit oluşturuyor?
Alkol kullanımı, Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre dünya genelinde en önemli önlenebilir risk faktörlerinden biridir. Her yıl yaklaşık üç milyon insan, alkolle ilişkili nedenlerle hayatını kaybetmektedir. Bu ölümlerin önemli bir bölümü, 20–39 yaş aralığında, yani üretken çağdaki bireylerde meydana gelmektedir. 2019 yılında dünya genelinde alkol kullanımına bağlı yaklaşık 2,6 milyon ölüm meydana gelmiştir. Bu ölümlerin 1,6 milyonu bulaşıcı olmayan hastalıklardan, 700 bini yaralanmalardan, 300 bini ise bulaşıcı hastalıklardan kaynaklanmıştır. Cinsiyete göre incelendiğinde, alkole atfedilen ölümler erkeklerde iki milyon, kadınlarda ise 600 bin olarak gerçekleşmiştir. En yüksek alkolle ilişkili ölüm oranları (100.000 kişi başına) DSÖ Avrupa Bölgesi (52,9) ve Afrika Bölgesi (52,2) olarak kaydedilmiştir. Özellikle 20–39 yaş arasındaki bireyler, alkolün zararlı etkilerine orantısız biçimde maruz kalmaktadır. 2019’da alkolle ilişkili ölümlerin %13’ü bu yaş grubunda görülmüştür.
Dünya genelinde 15 yaş ve üzeri nüfusun %7’si (yaklaşık 400 milyon kişi) alkol kullanım bozukluklarıyla yaşamaktadır. Bunun 209 milyonu (%3,7) alkol bağımlılığı düzeyindedir. Düşük düzeyde alkol kullanımı dahi sağlık riski taşımakla birlikte, alkol kaynaklı zararların büyük çoğunluğu aşırı ve tekrarlayan kullanımlardan kaynaklanmaktadır.
Alkol tüketiminin 200’den fazla hastalık, yaralanma ve sağlık sorununun oluşumunda nedensel rol oynadığı bilinmektedir. Mevcut bilimsel kanıtlar, bu sağlık yükünün doğrudan 31 hastalıkla ilişkilendirilebildiğini göstermektedir. Alkol kullanımı; karaciğer hastalıkları, kardiyovasküler hastalıklar, çeşitli kanser türleri, depresyon, anksiyete ve alkol kullanım bozuklukları gibi birçok BOH ile ilişkilidir. 2019 yılında 474 bin kardiyovasküler hastalık ölümü alkolle ilişkilendirilmiştir. Aynı yıl, teşhis edilen kanser vakalarının %4,4’ü (401 bin ölüm) alkol tüketimine atfedilmiştir. Ayrıca alkol, tüberküloz ve HIV gibi bulaşıcı hastalıkların gelişimi ve seyriyle de bağlantılıdır. Gebelikte alkol tüketimi, fetal alkol spektrum bozukluğu (FASD) dahil olmak üzere doğumsal gelişim bozukluklarına ve malformasyonlara yol açabilir; düşük, ölü doğum ve erken doğum gibi komplikasyon risklerini de artırır.
Sonuç olarak, alkol yalnızca bağımlılık yapıcı bir madde değil; karaciğer hastalıkları, hipertansiyon, inme, meme ve kolorektal kanser başta olmak üzere birçok ciddi hastalığın nedenidir. Ayrıca trafik kazaları, şiddet olayları ve intihar gibi toplumsal krizlerin de başlıca tetikleyicilerindendir. Alkol bağımlılığı, bireysel bir tercihin ötesinde; toplum sağlığını, üretkenliği ve sosyal yapıyı doğrudan etkileyen çok boyutlu bir halk sağlığı krizidir.